2018 yılında, ABD hükümeti Çin’den ithal edilen 250 milyar dolardan fazla ürüne gümrük tarifesi uygulamaya başladı. Bu durum, birçok Amerikan şirketini, Çin’den tedarik etmek yerine alternatif kaynaklara yönelmeye zorladı. Ancak bu geçiş, hem ABD’li şirketler hem de Çinli tedarikçiler için ciddi maliyetler yarattı.
Buna rağmen, hedef alınan sektörlerdeki tüm şirketler aynı şekilde etkilenmedi.
Ticaret savaşları, giderek daha fazla küresel tedarik zincirini etkileyen ekonomik ve jeopolitik çatışmalardır. Peki, liderler hangi şirketlerin bu tür zorluklara karşı daha dayanıklı olabileceğini nasıl belirleyebilir? Ayrıca, bu risklere karşı kendi dayanıklılıklarını nasıl artırabilirler?
Bu soruları yanıtlamak için, ticaret savaşları öncesi ve sonrası dönemde iş birliği yapan 300’den fazla ABD ve Çin şirketinin işlem verilerini analiz ettik. Üç temel faktörü inceledik:
- Yenilikçilik (İnovasyon): Şirketlerin sahip olduğu buluş patenti sayısıyla ölçüldü.
- Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS): Çin’in saygın derecelendirme kuruluşu Hexun’un KSS göstergesi ile değerlendirildi.
- Siyasi Bağlantılar: Şirket hisselerinin devlet sahiplik oranı üzerinden ölçüldü.
Sonuç olarak, ticaret savaşlarının şirketler üzerindeki etkisinin eşit olmadığını ve farklı firmaları öngörülebilir şekillerde farklı derecelerde etkilediğini gördük. İşte bu durumun nasıl yönetilebileceğine dair bulgular:
Şirketler için Tavsiyeler
Yenilikçiliği Önceliklendirin
Ticaret savaşları sırasında yenilikçi şirketlerin daha dayanıklı olduğu görüldü. Şirketlerin bunu başarmak için atabileceği adımlar:
- Ar-Ge’ye Yatırım Yapmak: Örneğin, Huawei, ABD’nin getirdiği kısıtlamalara rağmen Ar-Ge harcamalarını artırarak kendi çiplerini geliştirdi ve bağımsızlığını güçlendirdi.
- Gelişmiş Teknolojilere Odaklanmak: Otomasyon, yapay zeka, 3D baskı gibi ileri teknolojilere yatırım, yenilikçi olma kapasitesini artırır.
- Teknoloji Kaynaklarını Çeşitlendirmek: DJI gibi firmalar, küresel teknoloji merkezleri kurarak yenilikçi süreçlere erişim sağladı.
- Tüketici Verilerini Kullanmak: Büyük veri analitiği ile tüketici ihtiyaçlarını anlamak ve ürünleri optimize etmek mümkün. Alibaba, bu strateji sayesinde ticaret savaşı sırasında bile işlem hacmini artırmayı başardı.
Kurumsal Sosyal Sorumluluğu Güçlendirin
KSS, ticaret savaşları sırasında şirketlerin dayanıklılığını artıran bir diğer önemli faktördür. Şirketler şunları yapabilir:
- Çevreyi Koruma: Daha sürdürülebilir üretim yöntemleri geliştirmek, enerji verimliliğini artırmak ve çevre dostu ürünler tasarlamak. Lenovo, geri dönüştürülmüş malzemeler kullanarak bu alanda öncü oldu.
- Toplumla Etkileşim: Eğitim, sağlık ve sosyal projelere yatırım yaparak toplumsal sürdürülebilirliğe katkıda bulunmak. Alibaba’nın yoksulluğu azaltmaya yönelik girişimleri, bu alanda örnek teşkil ediyor.
- Tedarik Zincirinde Etik Uygulamalar: Tüm tedarikçilerin çalışma yasalarına ve insan haklarına uymasını sağlamak ve adil ticaret ilkelerini benimsemek. Tencent, tedarik zincirinde çevresel ve sosyal kriterleri entegre ederek bu konuda başarı sağladı.
- Çalışan Haklarını Güvence Altına Almak: Çalışanlara adil ücretler sunmak, iş gücü çeşitliliğini desteklemek ve kapsayıcı bir çalışma ortamı yaratmak. Haier, çalışanları güçlendiren yenilikçi yönetim yaklaşımlarıyla dikkat çekiyor.
Siyasi Bağlantılara Dikkat Edin
Araştırmamız, devlet bağlantıları yüksek olan şirketlerin ticaret savaşlarında daha fazla iş kaybı yaşadığını gösterdi. Şirketler bu riski azaltmak için:
- Mülkiyet Yapısını Yeniden Düzenleme: Devlet sahipliğini azaltmak veya halka açık bir şirket haline gelmek bu algıyı azaltabilir.
- Operasyonları Yurtdışına Taşıma: Örneğin, Xiaomi’nin Cayman Adaları’nda kurulması, siyasi riskleri azaltma açısından etkili bir strateji oldu.
- Üst Yönetimi Küreselleştirme: Küresel yetenekleri yönetime dahil etmek, siyasi etkilerden uzaklaşmayı kolaylaştırabilir.
Sonuç
Araştırmamız, ticaret savaşlarında yenilikçilik ve sosyal sorumluluğun, şirketlerin dayanıklılığını artırdığını ortaya koydu. Bu nedenle, şirketler inovasyon ve KSS’ye öncelik vermeli, siyasi bağlantılar konusunda temkinli olmalı. Ayrıca, hükümetler inovasyonu ve sosyal sorumluluğu destekleyen politikalar geliştirmeli, alıcılar ise tedarik zincirindeki bağımlılıklarını analiz ederek risklerini minimize etmelidir.