“İyi bir anne değilseniz iyi bir stratejist de olamazsınız!..”
Bu sözler dünyanın en iyi stratejistlerinden biri olan Chin-ning Chu’ya ait.
Mediacat Forum’un bu yılki pazarlama konferansı Warketing’e konuşmacı olarak katılan Chin-ning Chu, 2600 yıl öncesinin ünlü savaş ustası Sun Tzu’nun “Savaş Sanatı” adlı eserini günümüzde en iyi yorumlayan kişi olarak kabul ediliyor.
Strateji biliminin temel klasiği olarak görülen Savaş Sanatı adlı eser, Çin’in uzun yıllar süren iç savaşları döneminde kaleme alınmış. Savaş Sanatı’nın temel felsefesi; savaşmadan kazanmak, en az çabayla en çok işi başarmak. Bu kitap aslında savaşın değil, daha çok başarının kitabı…
Chin-ning Chu’nun konferansta esas olarak anlattığı; Sun Tzu’nun savaş felsefesine göre günümüz dünyasında iyi bir lider, iyi bir stratejist olmanın ipuçlarıydı. İyi liderler acaba ceplerinde stratejileriyle mi dolaşıyorlar, önemli bir karar vermeleri gerektiğinde ” bir dakika, stratejime bakmam gerekiyor” mu diyorlar. Çoğumuza telaffuzu bile güç gelen strateji kavramı bazıları tarafından nasıl nefes almak kadar doğal bir süreç gibi yaşanıyor…
İşte Chin-ning Chu’nun tanımladığı liderlik özellikleri,
1-Bilgelik; liderlik iyiyle kötüyü birbirinden ayırt edebilme becerisi gerektirir.
2-Güvenilir olmak; liderler diğerleri tarafından güven duyulan kişilerdir
3-İyi olmak; liderler insanlara iyi ve empatik davranırlar
4-Katı olmak; liderler insanlara bir eliyle verirken diğeriyle de almasını bilmelidir. Çünkü insanları sürekli olarak pohpohlar, şımartırsanız sizin davanız için mücadele etmezler
5-Cesaret; iyi bir fikre sahip olabilirsiniz, ancak bunu uygulayacak cesaretiniz yoksa fikriniz hiçbir işe yaramaz.
Yani şimdi bu beş özelliği iş hayatımıza uygularsak iyi bir lider olabilir miyiz? İyiyi kötüden ayırt edebilir, insanlara şımartmadan iyi davranır, cesur ve güvenilir olursak bu işin üstesinden gelebilir miyiz. Lider olmak gerçekten bu kadar kolay mı?
Chin-ning Chu erken sevinmememiz için şöyle bir örnek verdi; “bir zamanlar yanımda çalışan bir sekreter vardı. Kendisi de eşi de mütevazı paralar kazanıyorlardı. Buna rağmen çocuklarına doğum gününde büyük partiler düzenliyor, pahalı giysiler alıyorlardı. Bu kadın görünenin tam tersi son derece kötü bir anneydi. Çocuğu için gereksiz harcamalar yapmak yerine kısıtlı parasını onun geleceğini güvence altına almak için planlamalıydı. Annelik rolünde yaptığı yanlış öncelikler sıralaması, hayatının hiçbir bölümünde, ya da döneminde onun iyi bir lider, bir stratejist olamayacağını gösteriyor.
Ben bu strateji dehası kadının söylediklerinden şu dersi çıkardım; hayatı bölemiyorsunuz. Hayat anneliğiniz, karı koca rolünüz, evlatlığınız, yurttaşlığınız ve iş hayatınızla bir bütün. Çocuğunuza kötü davranıp kapıyı çarparak evden çıktığınızda işe gelip bilge kişiliği yaşayamazsınız, karınızı aldattığınızda iyi olmaktan bahsedemezsiniz, kocanıza yalan söyleyip güvenilir bir yönetici olamazsınız, hayatınızın her noktasında risksiz kararlar alarak cesaretin öneminden bahsedemezsiniz. Kısacası kendinizi yönetemezseniz hiç kimseyi yönetemezsiniz!
Hemen şimdi, çocuğumuzu onun gözünün içine bakarak dinleyelim ve onu anlamaya çalışalım, eşimize saygı gösterelim, sağlığımıza özen gösterelim, spor yapalım, güçsüzlere yardım edelim, yaşlılarımıza değer verelim, tutumlu olalım…
Hayatımızın parçalarını ahenkle bütünleştirmeyi başardığımız zaman, işimizi de bir lider gibi yönetmeyi başaracağız demektir!..