Önceki yazımızda Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) onayladığı “İnternetin Güvenli Kullanımına Dair Usul ve Esaslar Taslağı”nın 22 Ağustos’ta yürürlüğe gireceğinden ve bu karar nedeniyle erişim özgürlüğümüzün ciddi olarak tehdit altında olduğundan söz etmiştik. (İnternet erişimimiz kısıtlanıyor) “22 Ağustos”un “internetin ölüm tarihi” olarak ilan edilmesinin ardından, sosyal medyada konuyla ilgili büyük bir fırtına koptu ve birbiri ardına kampanyalar düzenlenmeye başlandı.
Aynı gün, Bilgi Üniversitesi Medya Bölümü’nde hazırladığımız Habervesaire.com’da yayınladığımız haberde (Filtreli internet geliyor) BTK’nın aldığı filtreleme kararının sansüre neden olup olmayacağı tartışılıyor, karardaki belirsizliklerin altı çiziliyordu.
Habervesaire muhabirine açıklama yapan BTK basın müşaviri Güleser Aykara, “Güvenli internet hizmetini almada, profiller arası geçişlerde, hizmet alımından çıkmada aboneler tam bir serbestliğe sahiptirler.” sözleriyle uygulamanın kullanıcıların özgürlüğüne gölge düşürmeyeceğini belirtiyordu. Bu haberin yayınlanmasından bir gün sonra, 4 Mayıs Çarşamba günü Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı, (TİB) internetteki en eski ve yaygın kullanımı olan sosyal paylaşım ortamlarından Ekşi Sözlük‘e barınma hizmeti veren Sadecehosting adlı firmaya bir yazı yazarak içinde Ekşi Sözlük’ün da bulunduğu bir dizi sitenin yayınına derhal son verilmesini, aksi takdirde ikinci bir uyarıya gerek olmadan yasal işlem başlatılacağını bildiriyordu. TİB yazısında “Bundan sonra da; 5651 Sayılı Kanun’da sayılan katalog suçlar (müstehcenlik, fuhuş, çocukların cinsel istismarı, vb.) kapsamındaki internet sitelerine yer sağlayıcılık (hosting) hizmeti vermemeniz gerekmektedir.” diyerek yer sağlayıcı firmayı açıkça tehdit ediyordu. Daha sonra BTK bu karar alelacele ortadan kaldırıldı ve yokmuş gibi davrandı. Hatırlayacağınız gibi TİB, bir önceki hafta da, içinde “haydar” kelimesinin de bulunduğu internette aramaya yasaklanacak kelimeler listesi yayınlamasıyla gündeme gelmiş, daha sonra kurum tarafından bu listenin “yasak” listesi değil, “katalog suçlarla ilgili” anahtar kelime listesi olduğu açılanmıştı.
Bu arada Ekşi Sözlük’ün tam olarak ne olduğunu bilmeyenler de olabilir, hemen açıklayayım; 34 bin yazarı, 275 bin çaylak yazarı, 351 bin kullanıcısı, 2 milyonun üzerinde başlığı ve 13 milyona yakın entry (yazı girişi) sayısıyla Web 2.0 olgusunun Türkiye’de deyim yerindeyse alamet-i farikasıdır.
Aynı gün, yani çarşamba günü BTK Başkanı Tayfun Acarer ise, sanki Türkiye’de binlerce site erişime kapalı değilmiş gibi, TİB bir hafta önce yasak kelimeler listesi yayınlamamış ve yine TİB o gün Ekşi Sözlük’ün kapatılmasını istememiş gibi “Bunun neresi sansür?” diyordu…
Evet, tartışmaya gerek yok, isteyenler bir önceki yazımı okuyabilirler, isteyenler BTK kararındaki belirsizlikler ve kararın tam metni için BTK’nın sitesine de bakabilirler. Alınan karar, izi bile sürülemeyen mahkeme kararlarıyla kapatılan siteler, TİB ve BTK’nın geçmişteki uygulamalarıyla birlikte değerlendirildiğinde, “Bunda ne var ki?” diye sorulabilecek bir karar değildir. Açıkça ve göz göre göre internet erişimi ve ifade özgürlüğüne yönelik bir tehdittir, sansürdür, üstelik de neyin sansürlendiğini dahi öğrenemeyeceğimiz türde bir sansürdür…
Size bu sansürün nasıl bir sonuca yol açacağını yani gelecekte nasıl bir internet erişimimiz olacağını Çin’de ve İran’daki internet ortamını örnek vererek aktarayım. İstanbul Bilgi Üniversitesi Medya Bölümü‘nden (Bilgimedya) değerli çalışma arkadaşımız Doç. Dr. Aslı Tunç‘un gazeteci Zeynep Atikkan‘la birlikte yazdığı ve şubat ayında Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan “Blogdan al haberi” adlı kitaptan Çin’le ilgili bilgileri birlikte okuyalım:
“Merkezi yönetim, Parti’ye dokunmadıkları sürece, blogların belli dozda özellikle sosyal konularda eleştiri yapmasına göz yumuyor. Böylece hükümetin eleştirilere karşı kendini savunması için fırsat doğmuş oluyor, yani ortada sahneye konmuş bir oyun var. Bir taraftan da merkezi hükümetle blogcular birbirlerinin gücünü sınıyorlar; tabii ki belli dengeleri gözeterek. Aksi takdirde internet polisi ve yönetimin “Altın Kalkan (Golden Shield) diye adlandırılan interneti denetleme sistemi, yazıları filtre ediyor, istediğinde kapatıyor. Tiananmen, Tibet, insan hakları gibi sözcükler Altın Kalkan’a anında yakalanıveriyor. “
Devam ediyoruz:
“Altın Kalkan’dan Twitter gibi mikro bloglar da nasibini alıyor. 2009 Temmuzunda Sincan bölgesindeki kanlı etnik çatışmaların ardından Twitter ve benzerleri süresiz olarak kapatıldı. Çin hükümeti Twitter’ın gücünden ve halk arasında artan popülaritesinden çok çekinmişti. Ancak Çinli internet kullanıcıların ağzına bir parmak bal çaldı ve Çin malı Twitter WEIBO’ya onay verdi. WEIBO sıkıca denetlense de ülkede yaygın bir şekilde kullanılmakta. (…)”
Gelelim İran’a, İran’daki durum ise kitapta şöyle özetleniyor:
“İran rejiminde sansür toplumun iliklerine kadar işlemiş. İnternet denetimi tamamen merkezi olarak yapılıyor. İnternet servis sağlayıcılar İslami Devrim Muhafız Birliği’ne bağlı İran Telekomünikasyon Şirketi’nden geniş bant bağlantısı kiralamak zorunda. İran’da çok gelişmiş bir filtreleme programı mevcut. Dolayısıyla gündemde “sakıncalı” hangi kavram ve sözcük varsa derhal sansürleniyor. Örneğin farsça “kadın”, “İşkence”, “tecavüz” gibi kelimeler 2009 Ağustosundan beri engelleniyor. Ahmedinecad iktidara geldiğinden bu yana, sansür mekanizması pornografiden daha çok politik içerikli internet siteleriyle, insan ve kadın hakları konularını gündeme getiren bloglarla uğraşıyor. we- change.org, roozmaregiha2.blogla.com, parga1.blogla.com gibi feminist bloglara İran sınırları içinden ulaşım çoktan engellenmiş durumda.
Baskıcı İran rejimi Facebook, Twitter ve MySpace gibi sosyal medya mecralarını muhalefetin aracı olarak gördüğü için 2009 Haziranında kapattı. İnternette sansür bununla da kalmadı. Internet polisi sanal ortamdaki tüm aktiviteleri mercek altına aldı ve 10 Şubat 2010’da Gmail e-posta sistemi de kapatıldı.”
Eğer şimdi 22 Ağustos sansürüne “hayır” demezsek, Türkiye’de internetin geleceği muhtemelen bu ülkelerdeki gibi olacak.
15 Mayıs eyleminde hepbirlikte online dünyadan meydanlara inip internet özgürlüğümüzü savunalım!