Audi Vietnam, tüketicilerin Q8’in kendileri için doğru araç olup olmadığına karar vermelerine yardımcı olmak için beyin dalgalarını okuyor




Çeviren: Yiğit Baran Aydın

 

Brain waves meet horsepower in Audi Vietnam campaign | The Work | Campaign Asia

Geçtiğimiz ay Audi Vietnam, 2024 model amiral gemisi Q8’in lansmanı sırasında, tüketicilerin araba ile olan ilişkilerini daha derinlemesine anlamalarına yardımcı olabilmek amacıyla EEG (elektroensefalogram) teknolojisini kullanarak çığır açıcı bir yaklaşım sergiledi. Audi’nin bu yenilikçi girişimi, katılımcıların test sürüşleri, iç mekan keşifleri ve diğer etkileşimler sırasında beyin aktivitelerini izlemeye dayalıydı. EEG teknolojisi, tüketicilerin heyecan, dikkat, ilgi ve diğer duygusal tepkilerini ölçerek, arabanın alıcıların tercihleriyle gerçekten rezonansa girip girmediğine dair içgörüler sunuyordu. Bu tür bir duyusal doğrulama, özellikle hızla doygunlaşan pazarlarda giderek daha önemli hale geliyor ve markaların, potansiyel müşterilerin içsel duygusal tepkilerini anlama çabaları her geçen gün artıyor.

Bugün, kişiselleştirilmiş pazarlama deneyimlerine olan ilgi, son iki yıl içinde %20 oranında bir artış gösterdi. Bu durum, özellikle gelişmekte olan pazarlarda, örneğin Vietnam gibi yerlerde, daha da kritik hale geliyor. Çünkü bu tür pazarlarda araba satın almak, genellikle önemli bir ekonomik ve sosyal kilometre taşı olarak kabul ediliyor. Bir arabanın, özellikle de premium bir aracın, satın alımı yalnızca bir ulaşım aracı edinme meselesi değil, aynı zamanda kişinin yaşam tarzını, sosyal statüsünü ve kimliğini yansıtan büyük bir karar olarak görülüyor. Bu noktada, tüketiciler, yalnızca ürünün teknik özelliklerine değil, aynı zamanda o ürünle kurdukları duygusal bağa da önem veriyorlar. Sonuç olarak, araba almak gibi büyük ölçekli ve prestijli satın alımlar, daha fazla içsel değer ve kimlik yansıması gerektiren bir süreç haline geliyor.

Bu bağlamda, duygu ve duygusal rezonansın anlaşılması giderek daha fazla değer kazanmaktadır. Tüketiciler, bir ürünle olan ilişkilerinde yalnızca fiziksel veya fonksiyonel gereksinimleri karşılamakla kalmayıp, aynı zamanda bu ürünün onlarla ne kadar derin bir düzeyde rezonansa girdiğini, kimliklerini ve yaşam tarzlarını ne kadar doğru bir şekilde yansıttığını da sorguluyorlar. Bu yüzden markaların, potansiyel müşterilerin içsel ve duygusal dünyalarını daha iyi anlayabilmeleri, onlarla daha samimi ve özdeşleşmiş bir bağ kurabilmeleri açısından kritik bir önem taşıyor.

Kişiselleştirilmiş deneyimlere olan talebin artmasıyla birlikte, bu tür teknolojilerin önemi de her geçen gün daha fazla hissediliyor. EEG, beyin okuma kulaklıkları ve duygu izleme yapay zeka teknolojileri gibi yenilikçi araçların gelişmesi, markaların tüketicilere daha otantik ve kişiselleştirilmiş deneyimler sunmalarına olanak tanıyor. Bu teknolojiler, markaların tüketicilerin hislerini, düşüncelerini ve tepkilerini daha derinlemesine anlamalarına yardımcı olurken, aynı zamanda onlara daha doğru ve etkili bir şekilde hitap edebilmelerini sağlıyor. Özellikle tüketiciler, kendi içsel dünyalarına daha fazla odaklanmak ve kendi kimliklerini daha iyi tanımak istedikçe, bu teknolojilerin sunduğu veriler, markaların doğru stratejiler geliştirmeleri için önemli bir rehber oluyor.

Özellikle son yıllarda popülerleşen kişilik tipleme yöntemleri ve araçları, örneğin MBTI (Myers-Briggs Type Indicator) veya Enneagram gibi sistemler, insanların kendilerini daha iyi tanımalarına yardımcı olmak amacıyla büyük ilgi görmekte. İnsanlar, kendilerini ve içsel duygusal yapılarını daha iyi anlayarak, yaşamlarının farklı alanlarında daha bilinçli ve tatmin edici seçimler yapmak istiyorlar. Bu talep, aynı zamanda markalar için de önemli bir fırsat sunuyor. Çünkü markalar, müşterilerinin duygusal ihtiyaçlarını ve beklentilerini daha iyi anlayarak, onlarla daha derin bir bağ kurabilir ve sonuçta daha sadık bir müşteri kitlesi oluşturabilirler.

Bu doğrultuda EEG ve benzeri duygu okuma teknolojileri, markaların tüketicilerin daha önce fark etmedikleri duygusal tepkilerini ve içsel düşüncelerini ortaya çıkararak, hem pazarlama hem de ürün geliştirme stratejilerine önemli katkılar sağlamaktadır. Tüketiciler, kendilerini daha iyi tanıyarak, markalarla daha kişisel ve anlamlı ilişkiler kurabilmekte, böylece satın alma kararlarını daha bilinçli ve tatmin edici bir şekilde verebilmektedirler. Markalar için bu, sadece satışları artırma anlamına gelmekle kalmaz, aynı zamanda daha yüksek müşteri memnuniyeti ve sadakati sağlama açısından da büyük bir avantaj yaratmaktadır.

Bu bağlamda, Audi Vietnam’ın EEG teknolojisini kullanarak gerçekleştirdiği bu yenilikçi lansman, sadece otomobil endüstrisinde değil, tüm tüketici deneyimi ve pazarlama alanında devrim yaratacak bir adım olarak değerlendirilebilir. Markalar, bu tür teknolojilerle müşterilerine daha derin, daha otantik ve kişiselleştirilmiş deneyimler sunarak, hızla değişen ve doygunlaşan pazarlarda daha etkili olabileceklerdir.

YouTube player
RSS abonesi olun
Etkinliklerimizden haberdar olun
YouTube kanalımıza abone olun
Pinterest\\\
fb-share-icon
LinkedIn\\\
Share
Instagram\\\
Bizi Telegram kanalımızdan izleyin