Geride bıraktığımız hafta dijital dünya ve gazetecilik üzerine çalışan önemli isimlerden “Girişimci gazetecilik” hocası Jeff Jarvis’i İstanbul’da ağırladık. Jeff Jarvis, mesleğe 1972’de başlamış deneyimli bir gazeteci. Halihazırda New York Şehir Üniversitesi (CUNY) Tow-Knight Lisansüstü Girişimci Gazetecilik Okulu Direktörlüğünü yürütüyor. 26 Mayıs’ta İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde lisansüstü öğrencileri için bir konferans veren Jarvis, hem internet özgürlüğü hem de girişimci gazetecilik konusunda radikal bir bakış açısına sahip.
Herşeyden önce, internetin henüz çok yeni bir mecra olduğunu, bu mecraya yönelik kısıtlama girişimlerinin de gelecekte ciddi zararlar ortaya çıkartabileceğini vurguluyor. “Örneğin Gutenberg” diyor Jarvis, “Kendi dönemi için tam da Steve Jobs gibi bir teknoloji girişimcisiydi”. Evet, matbaa makinesi teknolojide bir çığır açtı, ama ilk gazetenin yayınlanması 150 yılı buldu. Çünkü gazetenin ortaya çıkması için başka bir takım sosyal, ekonomik ve teknolojik gelişmeler gerekiyordu. İşte bu nedenle Jarvis’e göre internet gibi son derece genç bir teknolojinin tam olarak ne olduğunu ve neye dönüşeceğini henüz bilmiyoruz. Bu nedenle de hükümetlerin interneti kısıtlama girişimleri Jarvis’e göre yalnız ifade özgürlüğüne yönelik bir saldırı değil, aynı zamanda inovasyon özgürlüğüne yönelik bir darbe niteliği de taşıyor.
Bugünlerde sosyal medya olmadan neredeyse nefes bile alamayan insanlığın, bundan on yıl önce sosyal medya diye bir olgunun varlığından tamamen habersiz olduğu düşünülürse, Jarvis’e bu konuda hak vermemek elde değil.
Jarvis, Twitter gibi sosyal medya araçlarına yönelik kısıtlama girişimlerini de oldukça tehlikeli ve bir o kadar da nafile buluyor. Jarvis’e göre hükümetler bir tür tekno panik yaşıyor: “Bu tekno panik kameralı telefonlar çıktığında da yaşanmıştı. İnsanlar tuvalette veya mahrem yerlerde de görüntülenebileceklerini düşünerek başta hiç hoş karşılamadılar. Ama zamanla alıştık ve buna göre sosyal normlar oluşturduk. Her şeyin zamanla üstesinden geleceğiz. İleride sosyal normlarımız, internet ve internetin getirdiği kültürle de uyum sağlayacak.”
Jarvis’in vurgu yaptığı bir diğer konu ise internete bir “medya” muamelesi yapmanın yanlışlığı. Medya olarak düşünürsek, bunun getirdiği sınırlamaları da düşünmemiz gerektiğini ifade eden Jeff Jarvis, belirli bir sahibi, bir yazarı, bir yeri olan medyadan farklı olarak internetin bunların hiç biriyle sınırlı olmadığını belirtiyor. İnterneti Taksim Meydanı gibi bizi birleştiren, konuşma ve örgütlenme olanağı veren “bir alan” veya “bir mekan” olarak nitelemenin daha doğru olduğunu söylüyor.
Jarvis’e göre, iyi veya kötü şeyler konuşulması internetin sınırlanması için yeterli bir neden değil. Çünkü fiziksel dünyada olduğu gibi internette de insanlar iyi ve kötü şeyleri dile getirilebiliyor. Aksine hükümetleri internetin bir medya olmadığı konusunda eğitmek gerekiyor. Ayrıca Jarvis’e göre, hükümetlerin de internette sansürün imkansız olduğunu, bir delikten kapattıkları zaman başka bir delikten o bilginin tekrar ortaya çıkacağını görmeleri gerekiyor.
“Önemli olan içerik değil insanların ihtiyacı”
Gazeteci ve akademisyen Jeff Jarvis’in günümüzün girişimci gazetecisi için de önemli tavsiyeleri var. Gazetecilerin boşluk doldurmak için içerik üretmeyi bırakıp, daha kişisel bir alanda insanlara nasıl hizmet edebileceklerini düşünmeleri gerektiğini söylüyor. Jarvis gazetecilerin mümkün olduğunca yerelleşmesi gerektiğini düşünüyor. Jarvis’in iş modeline göre gazeteciler, yaşadıkları bölgenin insanları için haber yapmalı. Böylece belirli bir alanda uzmanlaşmaları mümkün olabilir. Bu uzmanlaşmayla birlikte alanında en iyi olan gazeteciler de yaşadıkları topluma daha iyi hizmet verebilirler. Ancak bunun için de insanları dinlemek önemli. Hiç bir insan, bir grup insandan oluşan bir ağdan daha akıllı olamayacağı için, gazetecilerin öncelikle dinlemeyi bilmesi gerekiyor. Yani gazeteciler için network’ün önemine dikkat çekiyor jarvis.
Tabii bana sorarsanız burada “yerellik“ten mutlaka coğrafi bir odaklanmayı anlamak zorunda da değiliz. Bir sektörün bir alanına, niş bir konuya da odaklanabiliriz.
“Her şey olmaya çalışırsanız çuvallarsınız. Yerel olun, ama en iyisi olun” diyen Jarvis’in metoduna göre bu yeni gazetecilik sisteminde birincil gelir kaynağı yerel işletmelerden veya organizasyonlardan gelecek reklam ücretleri:
“Kimse onuncu en iyi siteye para vermez. Yaptığın işte en iyisi olmalısın. Yerel hizmet sunarak para kazanmak çok zor bir iş, ama mümkün!”
Jeff Jarvis’e göre bütün bunları yapabilmenin en önemli ön koşulu ise internetin mutlaka ve mutlaka özgür olması.
Kamusallık ilkeleri
Jeff Jarvis’in internet özgürlüğü hakkında yapılan tartışmalarda belli birtakım prensiplerin var olması gerektiğini düşünüyor. Jarvis’in “Principles of publicness” yani “Kamusallık ilkeleri” başlığı altında topladığı dokuz ilke şunlar:
1- İnternete bağlanma özgürlüğümüz vardır.
2- ifade özgürlüğümüz vardır.
3- Organize olma ve hareket geçme özgürlüğümüz vardır.
4- Gizlilik. Bilgiyi paylaşmanın ahlakına sadık kalmamız ve ahlaki normlarımızı yeni araçlara adapte etmemiz gerekir.
5- Kamusallık bir paylaşma ahlakıdır. Topluma açık olmak iyidir. Daha fazla toplumsallaşmanın temelinde paylaşmak yatar. Bunun için gereken araçları kullanmak ve çıkan bilgiyi korumak gerekir.
6- Kurumlara ait bilgiler tamamen açık ve şeffaf olmalı, sadece zorunlu durumlarda gizlenmelidir.
7– Kamuya açık olmaktan sakınılmamalıdır. Kamusal alanlar azaldığında toplum kaybeder. Gizlilik, yolsuzluk ve baskıyı getirir.
8- İnternetteki her bilgi tarafsız ve eşit olarak kullanıcılara ulaşmalıdır. Birisi seçme gücüne sahipse internet özgür değildir.
9- Internet erişime her zaman açık olmalı.
Bu ilkeler konusunda daha detaylı bilgi Jeff Jarvis’in kişisel blogunu ziyaret edebilirsiniz: http://buzzmachine.com/