Dijital dünyanın beyaz perdesi: Netflix


Yazan: Defne Cebeci

Henüz 21 yıl önce müşterilerine sadece DVD kiralayan Netflix şimdi dünyanın en büyük yapımcılarına kafa tutuyor. Yenilikçi dijital teknolojinin  bütün nimetlerinden faydalanan ABD’li yayıncı, üyelerinden bedavaya topladığı ‘big data’yı önce işledi sonra satmaya başladı. Kullanıcı sayısı sürekli artan Netflix yıllardır bitirilemeyen dev oyuncu kadrolu The Irishman’i de izleyiciyle buluşturarak 2019’a damga vurmayı hedefliyor. Peki, Netflix nasıl ortaya çıktı ve bugüne nasıl geldi?

Dijital yayıncılık her geçen gün daha da güçlenirken, geleneksel yayıncılık her açıdan güç kaybetmeye devam ediyor. Kağıt baskılar, televizyonlar, sinema salonları ortadan kalkmasa da gücünü dijitale taşıyamayan şirketlerin adı hızla unutuluyor. 30 yıl önce The New York Times’ın ekranlar üzerinden okunacağı söylense inanacak kişi bulmakta zorlanırdık desek yalan olmaz. Ya da aile üyelerini buluşturup torunu da dedeyi de birlikte ekran başına kitleyen Dallas’ın elimizdeki tabletlerde izleneceğini iddia etsek Geleceğe Dönüş filminin fanı olduğumuz söylenebilirdi. Fakat olmaz denilen her şey oldu. Netflix de olmazı olduran markaların en bilinenlerinden biri. 1997’de kurulduğunda DVD satılan ve kiralanan bir firmaydı. Daha sonra talep üzerine evlere posta ile bu DVDleri ulaştırmaya başladılar. İlerleyen yıllarda üyelik sayesinde sınırsız DVD kiralama hizmeti de veren Netflix, üyelerin birbirlerine film önerilerinde bulunmasını sağlayarak 2000’lerin başında büyük bir yeniliğe imza attı.

Netflix üye sayısı arttıkça çok sayıda kullanıcının tercihlerini de tutmaya başladı. Gelişen teknolojiyle birlikte 2005’te hayatımıza internet yayıncılığı ve yapımcılığı da girmeye başladı. İlk videonun 2005’te yayımlandığı YouTube birçok yayıncıya da ilham kaynağı oldu. YouTube, Apple, Hulu güçlenirken Netflix de kullanıcılarından topladığı verileri işlemeye başladı.

İlk yapım ortaya çıkıyor

Bir yandan DVD benzeri ürünler kiralanırken, diğer yandan internet yayıncılığı da geliştirilmeye başlandı. 2011’de, yani sadece 8 yıl önce Netflix Kuzey ve Güney Amerika ülkelerine açılma kararı aldı. Bu aynı zamanda yükselen kullanıcı sayısı ve farklı milletlerden müşteriler demekti. Şubat 2013 tarihi dünya çapında yayıncılığın kökünden değişeceği bir başlangıç noktasıydı. Televizyonlar, sinema salonları, DVD/BluRay izleme sistemleri arka arkaya yiyeceği yumrukların ilkini tatmıştı, çünkü orijinal Netflix yapımı House of Cards gösterime girdi. Her açıdan devrimci bir hareketti, çünkü internet için çekilen bir dizinin sezonunun tüm bölümleri aynı anda yayımlandı.

Netflix, yıllarca topladığı bilgileri işleyerek müşterilerinin zevklerine uygun bir yapım ortaya çıkarmıştı. Siyasi içerikli yapımlardan hoşlanan seyircilerin favori yönetmeninin David Fincher, oyuncusunun Kevin Spacey olduğu bilgilerini değerli bulan Netflix kadrosu, buna uygun olarak efsane BBC dizisi House of Cards’ı ABD’ye uyarladı. Sonuç inanılmazdı. Dizi dünya çapında olay yaratırken, dönemin ABD Başkanı Obama yeni sezonu yayımlanan House of Cards için “Spoiler vermeyin” tweeti bile attı. House of Cards ile başlayan yolculuk çok sayıda orijinal Netflix yapımını da beraberinde getirdi. İlk DVD’sini posta yoluyla 1998’de yollayan Netflix 2013 itibarıyla başka bir yola girdi ve kısa bir sürede bitmesi imkansız gibi görünen projelere dahi hayat verir oldu. Şimdi size merakla beklenen ve bir türlü izleyiciyle buluşamayan The Irishman’in hikayesini anlatacağız.

Bir türlü bitmek bilmeyen film

Yapım süreci yılan hikayesine dönen, son yılların en çok merak edilen filmi The Irishman (İrlandalı) bu yıl sonunda gösterime giriyor. Sinemaseverlerin adını şimdiden The Godfather, Goodfellas, Once Upon a Time in America gibi kült mafya filmleriyle birlikte andığı Irishman’in dizi-sinema sektöründe her geçen gün ağırlığını arttıran Netflix sayesinde hayat bulması beklentileri de iyice yükseltiyor.

İlk olarak 2008 yılında çekileceği konuşulan ve yaşayan dört efsane Martin Scorsese, Joe Pesci, Harvey Keitel, Al Pacino, Robert De Niro’yu ilk defa bir araya getireceği için büyük bir heyecan yaratan The Irishman’in çekimlerine geçen yıllar içinde bir türlü başlanamamıştı. Senaryo aşamasındaki sıkıntılar, sürekli artan yapım maliyetleri ve yıldız isimlerin birbirine uymayan takvimleri nedeniyle rafa kaldırılması düşünülen projenin kurtarıcısı Netflix oldu. Her ne kadar yönetmen Scorsese bir beyaz perde aşığı olsa da ve bunu “Film izlemenin en iyi yolu Ipad değil” şeklinde ifade etse de başka çaresi kalmadığı için bu zoraki kader birlikteliğine artık ses çıkarmıyor. Çünkü ilk olarak 100 milyon dolar bütçe öngörülen yapımın tahmini maliyeti önce 125 milyon, son olarak da 175 milyon dolar şeklinde revize edilmişti.

Gerçek hikayeye dayanıyor

Senaryosu Charles Brandt’ın I Heard You Paint Houses adlı kitabına dayanan filmin konusu ise şöyle: 1970’lerin ortalarında geçen hikâye tartışmalı sendika lideri Jimmy Hoffa’nın ortadan kaybolması üzerine kurulu. Öldüğü düşünülen Hoffa’ya filmde Al Pacino hayat verirken 80’ine yaklaşmış Pacino’nun 39 yaşında kaybolan Hoffa’yı nasıl canlandıracağı merak konusu. Diğer dev oyuncu Robert De Niro da filmde gençleştirme tekniğine başvurularak 40 yıl ‘küçültülecek’. Oyuncuların CGI ile gençleştirilmesi filmin yapımın uzamasının bir diğer önemli nedeni.

Türk yapımları da radarda

Geçen yıl Icarus ile en iyi belgesel Oscar’ı ödülünü alan Netflix, geleneksel sinemacıların tepkisini çekmiş; geçmişin teknoloji altında ezildiğine dair eleştirilere konu olmuştu. Bu yıl da Rome filmiyle 3 dalda Oscar alan yapım şirketi Netflix’in “En İyi Film” dalında bu ödüle The Irishman ile ulaşacağını hayli sesli şekilde dile getiriliyor. Artık iyice yaşlanan Al Pacino, Robert De Niro, Martin Scorsese, Harvey Keitel’ın tekrar bir araya gelmesi İrlandalı’nın 11 yıllık yapım süreci düşünüldüğünde imkansız gibi görünüyor. Bu nedenle sinemaseverler Şampiyonlar Ligi kadrosunun bu ‘son’ maçını merakla bekliyor.

Sinema bileti, beyaz perde, popcorn, içecek dörtlüsünü gelecekte ortadan kaldıracağı yönünde sert eleştirilere maruz kalan, Organize İşler: Sazan Sarmalı filmini sinema gösteriminin henüz 2. haftasında kullanıcılarıyla bilgisayar ekranında buluşturduğu için ülkemizde de tartışmalar yaratan Netflix, İrlandalı ile en ciddi sınavına hazır görünüyor. Her geçen gün kullanıcı sayısını arttıran, girdiği ülkelerde hayata geçirdiği özel yapımlarla ‘görsel ihracatçılık’ da yapan Netflix son olarak Türkiye’den Hakan: Muhafız ile birlikte Organize İşleri de dünya çapında 130 milyon kullanıcısıyla buluşturacak. Dünyanın en büyük sinema salonuna dönüşen Netflix buna yakışır şekilde dünya çapında kullanılan internet trafiğinin yüzde 15’ini kullanıyor. Bakalım The Irishman bu trafiği daha ne kadar arttıracak…

Kaynaklar:

beyazperde.com

log.com.tr

independent.co.uk

huffpost.com

imdb.com

RSS abonesi olun
Etkinliklerimizden haberdar olun
YouTube kanalımıza abone olun
Pinterest\\\
fb-share-icon
LinkedIn\\\
Share
Instagram\\\
Bizi Telegram kanalımızdan izleyin