İnsanların duyduğu ihtiyaç üzerine ürünler üretilir öyle değil mi? Yoksa kimsenin alması gerekmese satış olmaz dolayısıyla işletme çöker. Bu zamanda her şey para olduğu için insanların kâr edecekleri ürünleri üretmeyi seçmeleri normal karşılanabilir. Ama mevzu bahis insanoğlu olunca bu konu bu kadar basit kalmıyor. Rekabetin üst düzey olduğu bu yüzyılda her türlü stratejiye başvuruluyor. Yıllar içinde, tamamen kanıtlanamasa da söylentilere konu olan bir durum var ki o da bazı satıcıların kendi ürünlerini satmak için bilerek ihtiyaç yaratmaları. En yaygın olan efsane ise korona virüsünün aşı satmak için çıkarıldığı. Böyle şeyler nasıl aklımıza geliyor? Aslında düşünüldüğünde çok da gerçek dışı gelmiyor sonuç olarak bu konu daha önce sanal bir dünyada işlenmişti. Evet, bahsettiğim şey Resident Evil denilen video oyunu.
İlk defa 1996 senesinde çıkan video oyunu, bir ilaç şirketinin satışlarını arttırması için sadece kendi ürünleriyle tedavi edilebilen bir virüsü dünyaya salmasını konu ediniyor. Tabii daha sonra kontrolden çıkan bu virüs tam bir felakete dönüşüyor. Son birkaç yılda benzerini yaşayınca da insanların aklına böyle şeyler gelmesi normal oluyor. Zira aslında bu yöntem pazarlamacılar tarafından zaten kullanılıyor ama daha çok karşıtlık yaratarak ürününü öne çıkarmak biçiminde. Mesela size küçük bir örnek veriyim: Omo. Bir çamaşır deterjanı markası olan Omo’nun “Kirlenmek güzeldir” temalı reklamlarını hatırlıyorsunuzdur. Düşünün bakalım deterjan almanız için en önemli sebep ne olabilir? Kıyafetlerinizin kirlenmesi. Bu reklam sayesinde sizi kirlenme fikrine alıştırarak ve aynı zamanda bu fikri aklınıza sokarak kendi ürünlerini satmak için bir ortam hazırlamış olurlar. Böylece bir sonraki dışarı çıkmanızda kendinizi daha özgür hisseder ona göre davranırsınız sonuçta eve gelince Omo ile yıkayacaksınız kıyafetlerinizi. Bu örnek bu yöntemin kullanılmasının masum bir örneği olarak karşımıza çıkıyor. Yani karşıtlık yaratarak bu yöntemin zeminini hazırlayacak fikri kullandığını söyleyebiliriz çünkü şu açıdan bakınca ilginç bir nokta ortaya çıkıyor, işi temizlemek olan bir marka kirlenmeyi öneriyor. Bu fikri başka şekillerde kullanmaya hazır birçok kişi bulunabilir. Böylece size birkaç öneride bulunayım:
1) Önce alışıldık yöntemlerle ürününüzü satmaya çalışın. Klasik pazarlama yöntemlerini sonuna kadar deneyin bakalım ne kadar satacaksınız.
2) Eğer klasik yöntemler işe yaramadıysa ürününüze olan ihtiyacı arttırın. Bunun için artık ürününüz ile birlikte ona tamamen ters düşen bir şeyler ya da ortam da yaratmanız gerekecek. Üstüne biraz düşünün. Kaybedecek neyiniz var ki!
3) Şimdi harekete geçin. Ama harekete geçenin siz olduğunu belli edip etmemek ne ürettiğinize bağlı. Eğer bir böcek ilacı şirketiyseniz evlere böcek salınımını tabii ki gizli bir şekilde, kendinizi belli etmeyerek yapmalısınız (Gerçi bunu tercih etmeseniz iyi olur zaten insanlar böceklerden korunmaya bayağı çalışıyor). Ama Omo gibi deterjan markasıysanız kirlenmeyi desteklemeniz çok da çekinmeniz gereken bir durum değil. Buna karar vermek sizin işiniz.
4) Eğer bunları yaparsanız sonra doğru bir şey mi yaptım diye sorgulamakta yarar var.
Her ne kadar kullanılsa da ya da kullanmak satıcıların aklından geçse de, bu yöntem etik açıdan doğru görünmüyor. Sonuç olarak satış için problem yaratmak gibi bir özetleme yapabiliriz. Problem yaratmak adı üstünde iyi bir şeye sebep olamaz. Şirkete daha çok para kazandırsa bile müşterileri dolayısıyla halkı zor duruma sokar. Bunun yerine bir işe girişirken gerçekten ihtiyaç duyulan şeylere para yatırmak daha mantıklı ve daha güvenilir bir yol. Üretim işinde risk almak zaten kaçınılmaz. Ama aldığın risk olumsuz sonuçlanırsa bunu insanlara problem yaratarak çözmeye çalışmak gerçekten bazı ahlaki soruları gün yüzüne çıkarır. Şöyle bir söz vardır, “Aşk ve savaşta her şey mubahtır”. Pazarlamacılık sektörü de kendi halinde bir savaş olduğunu düşünürsek diğerlerinden öne geçmenizi sağlayacak şey daha çok para kazanmaktır. Bunu göz önünde bulundurursak risk alıp sonuçlarına katlanmayı istememek doğal karşılanabilir. Ama her konuda olduğu gibi bu konuda da etik değerleri yok saymamak gerekir. İnsanların en çok değer verdiği şeylerden biridir çünkü bu. Etiklik güvenle doğru orantılıdır. Bir pazarlamacı olarak müşterilere karşı sağlaman gereken koşullardan biri güvendir.
Kısacası yazımın başlığında sorduğum soruya “evet” cevabını verebiliriz. Şunu da belirtmem gerekir ki buradaki amacım kimseyi suçlamak ya da itham etmek değil. Sonuçta bu yöntem bayağı tartışmalı bir yöntem ve birini kullandığına dair işaretlemek de maalesef ki çok mümkün olmuyor. Bunu Omo gibi zararlı olmayan yollardan kullananlar ya da çok farklı amaçlarla kullananlar olabilir ki bu da satıcının etik değerlerine kalmış bir şeydir. Bu, rekabetin ve bireyciliğin çok fazla yaygınlaştığı dünyada kullanılması muhtemel bir yöntemdir, o yüzden bunu aklımızın bir köşesinde tutmamızda yarar vardır.